16 Haziran 2010 Çarşamba

Fantastik İkili

Hız dünyasının üst limiti Formula 1' in fanatik takipçilerine ve hız tutkunlarına yeniden merhaba.

Formula 1 takviminin 8. yarışı Kanada Grand Prix'i, geçtiğimiz hafta sonu sıkı bir mücadele ve heyecan ile son buldu. İlk Grand Prix'ine 1967 yılında ev sahipliği yapan Montreal'deki Notre-Dame Circuit, uzun yıllardır devam eden serisini, hatırlanacağı gibi geçen yıl verdiği ara ile bozmuştu. Bir yıl aranın ardından
yapılan yarış, eski günleri aratmadı ve baştan sona müthiş bir heyecana sahne oldu.

1982 yılında ülkenin yetiştirdiği efsane pilot Gilles Villeneuve' ün ismini alan bu heyecanlı pist, karakterine yakışır bir yarışa ev sahipliği yaptı. 4.361 km. uzunluğa sahip pistte tam 70 tur atıldı. Uzun yıllardır takvimin ayrılmaz bir parçası olan ve tüm pilotlar tarafından oldukça sevilen pist, bir çok noktasında barındırdığı hatıralar ile çok önemli. Start düzlüğünün hemen sonundaki Senna şikanı ve arka taraftaki uzun düzlüğün çıkışındaki Şampiyonlar Duvarı, bu sporu yakından takip edenlerin hafızalarını çok zorlamadan anımsayacakları noktaların başında gelir. 1999 yılının Kanada Grand Prix' inde 3 dünya şampiyonu pilot M. Schumacher, Jacques Villeneuve, ve Damon Hill, son düzlüğün bitimindeki bu duvara çarparak yarış dışı kalmışlardı. Bu ve bunun gibi olaylarla ismine ün katan şampiyonlar duvarı, yıllar içerisinde bir çok pilotun yarış dışı kalmasına sebep olmutur.

2007 ve 2008'de Montreal'de yarışa pol pozisyonunda başlayan L. Hamilton, hafta sonu sıralama turlarında aldığı derece ile yine pol pozisyonunun sahibi oldu ve 2007'de olduğu gibi damalı bayrağı ilk sırada geçti. Pazar günü için yapılan yağmur tahminlerinin gerçekleşmediği yarış, yağışa ve beraberinde getirdiği heyecana
gerek kalmaksızın son derece çekişmeliydi. Liderliğin sürekli el değiştirdiği 305 km.lik yarış, daha yarısına gelmeden hemen hemen tüm pilotların lastik değişimleri için iki pit stop yapması ile oldukça hareketliydi.Bir çok defa pilotların biribirlerini geçişine sahne olan grand prix, tüm biletlerin satılması ile seyirci rekorunu kıran Montreal' liler ve ekranları başındaki F1 severler için oldukça keyifli geçti. Anlaşılan bir yıllık bu uzun ara Kanada' lı yarışseverler için oldukça zor geçmiş.

Bu sezon ilk yedi yarışta pol pozisyonunu rahatlıkla elde eden RB6' ların bu hegemonyasına Montreal'de son veren gri otomobili ile L. Hamilton oldu. Pazar günkü yarışta pol pozisyonunda ilk kez Mc Laren ile L. Hamilton vardı. Red Bull'un durdurulamaz hızının sezon ilerledikçe yerini strajejik hatalara ve RB6' daki
ufak aksaklıklara bırakması, sezon başından bu yana şampiyonluğu kovalayan Mc Laren' in işine yaramaya başladı. Hafta sonu öncesinde de tahminler, Red Bull' un karakterine uygun olmayan bu pistte birincilik şansının zor olduğu yönündeydi. Öyle de oldu. Lastik ve taktik hatası yapan Red Bull takımı hafta sonu podyumda yoktu. Vites kutusunu değiştiren Vebber ise, griddeki yerini daha gerilere taşıyınca belki de yarışı baştan kaybetmiş oluyordu. Hafta sonunun faturası Red Bull için ağır oldu. Hem takımlar şampiyonasında hemde sürücüler şampiyonasındaki liderlik koltuğunu Mc Laren' e kaptırdılar.

800. grand prix' inde İstanbul' da adeta emekleyen Ferrari, pazar günkü yarışta dünya şampiyonu pilotu ile kendisini yine podyumda buldu. Alonso, pit yolunda geçmeyi başardığı ezeli rakibi L. Hamilton' a yarış sonunda üstünlük sağlayamadı. Ancak yarış içerisindeki çekişmesi izlemeye değerdi. Bu hırsı ona podyumda
son basamağı getirdi. Takımın diğer pilotu F. Massa ise start anından itibaren yaşadığı talihsiz olayların çokluğu nedeniyle sürekli pite girmek zorunda kaldı ve yarışı 15. lik ile bitirdi. F kanal sisteminin sağladığı ayrıcalıkları bir an önce araçlarına adapte etmek isteyen Scuderia Ferrari, diğer pek çok konuyu
unutmuşcasına yarışıyordu. Ancak hafta sonu elde edilen 3.lük kendilerini toparladıklarının bir göstergesi.

Gilles Villeneuve pistinin 7 kez ile en çok kazananı olan, aktif yarış hayatına devam eden ve herkesin yapacaklarını merakla izlediği Formula 1' in efsanesi M. Schumacher' in, kariyerinin en zor hafta sonlarından birini geçirdiğine eminim. Formula 1 kariyerindeki efsane günlerine bu pistte başlangıç yapan, kırdığı rekorlar, kazandığı grand prixler, attığı en hızlı turlar ile F1' in en ünlü ve en çok kazanan ismi olan Sumi, hafta sonuna moralli başlamasına rağmen oldukça zor bir yarış geçirdi. Antrenman turlarının ardından lastik ve tutunma şikayetleri olan alman pilotun, takım arkadaşının gerisinde kalmasının yanı sıra, Sebastian Buemi' ye ve son turda iki Force İndia pilotuna geçilmesi uzun süre konuşulacak olaylardan. Yarış içerisinde R. Kubica ve F. Massa ile yaşadığı temaslara, ilk yedi pilotun tur bindirmeleri sırasında kendisine sallanan mavi bayraklar da eklenince, MGP W01' in direksiyonunda yaşadığı kabusu tahmin etmek güç olmadı. Kariyeri boyunca mavi
bayrakları sallattıran adam olan Sumi, bu kez kendisini yol verirken buldu. Efsanenin bir an önce alıştığımız tarzı ile aramıza dönmesini ve bu savaşa renk katmasını umuyorum.

Mc Laren, yıllar boyu edindiği tecrubesini, bu spora yaptığı yatırımları, mühendislerinin ve mekanikerlerinin üstün gayretlerini iki dünya şampiyonu usta pilotu ile taçlandırmaya ve duble zaferlerine bu hafta sonu da devam etti. Bunun sonucu ise, hem markalar şampiyonasındaki liderlikleri hemde pilotlar şampiyonasındaki ilk iki sıra. Takım içerisindeki dengelerin ve dinamiklerin uyumu, mükemmel seviyede ve ruhta iki pilotu ile Mc Laren, arka arkaya gelen duble zaferler ile rakiplerine çok ciddi mesajlar veriyor. Hata yapmayanın kazanmaya yakın olduğu, dayanıklılık ve hızın temel olarak görüldüğü bu spor, iki fantastik pilot ile bu yıl
Mc Laren için zevkli geçiyor. Kariyerlerinin bu önemli yıllarında elde ettikleri zaferler, pistteki usta çekişmeleri, sıcakkanlı tavırları ile bu fantastik ikili, 90 lı yılların efsanelerini geride bırakmaya aday. Mc Laren' in iki dünya şampiyonu ile zafere koşması, kişisel kaygıların bir yana bırakılıp takım için savaşa
girilmesi, her zaman birinci olmak için profesyonel şekilde yapılan ikili mücadele 2010 yılı için alkışlanacak en önemli karelerden.

Bu hafta sonu geçilen ve her anının zevkle izlendiği yarış süresince aklımda yer eden bir durum var. 2010 yılı için şampiyonluk mücadelesi veren takımların, 2010 planlarının ve teknolojik gelişim hesaplarının yetersiz kalacağını, 2011 için ürettikleri teknik ve taktik kartlarının bazılarını bu yıl oynamak zorunda
kalacaklarını düşünüyorum. Zira sezonun yarısına bile gelmeden pistlerdeki heyecana ve podyum savaşlarına çok yakından tanık oluyoruz. Önümüzde yapılacak 11 Grand Prix'i ve kazanılacak o kadar puanı düşündüğümde, takım patronlarının gecelerini uykusuz geçirdiklerine olan inancım kuvvetleniyor.

Grand prixlerin sayısı azaldıkça kızışacak olan bu savaş, 60 yıllık bir üstünlük savaşı. Bu yıl savaşın galibi kim olacak? Bu soruya şimdiden yanıt vermek çok güç. Ancak görünen o ki, şampiyonluk yolunda kat edilecek binlerce kilometre ve yüzlerce viraj var. Şampiyonluk işte bu virajlarda ve usta pilotların avuçlarında vücut bulacak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder